Duyuru!!!

Selamlar,

İnternet sitem yayında! http://www.ozgebezirci.com/ ‘a bir tıklayın 🙂 Eğlenceli oldu!

Site aracılığıyla randevu alabilir, online diyet programlarıyla ilgili bilgi edinebilirsiniz.

Ayrıca, Youtube kanalımda her hafta ekleyeceğim yeni videolara da site üzerinden ulaşabilirsiniz.

Bugüne kadar paylaştığım Öz’s Kitchen tariflerinden kaçırdıklarınız varsa, bir göz atabilirsiniz.

Blog sayfama yine devam edeceğim, internet sitem üzerinden de bu sayfaya yönlendirileceksiniz.

Yani kısacası, yeni yıl öncesinde benim için güzel gelişmeler var 🙂

Ekran Resmi 2015-12-23 23.44.38

Detoks Dosyası

Ekran Resmi 2015-11-25 16.18.39

– Detoks Nedir?

Detoks, kelime anlamı olarak ‘detoxification’ kelimesinin kısaltılmıştır halidir, yani ‘toksinlerden arınma’ anlamına gelir. Toksinler, vücudumuz için oldukça zararlı ve biriken atıklardır. Toksinleri vücuttan uzaklaştırmak için, bilinen en temel ve geçerli kural su tüketimini arttırmaktır. Gün boyunca, 2-2,5 litre arası su tüketimi vücudumuzun temizlenmesi, arınması, toksinlerin atılması ve hücre yenilenmesi için oldukça önemlidir. Su ihtiyacı kişiden kişiye göre farklılık gösterir. Su ihtiyacımızı hesaplamak için kilomuzu 30 ile çarpmak gerekir. Yani, kilogram başına 30 ml su ihtiyacımız vardır. Örneğin; 50 kg bir bireyin günlük su ihtiyacı 50 x 30 = 1500 ml = 1,5 litre şeklinde hesaplanır. Spor yaptığımız ve daha çok sıvı kaybettiğimiz günlerde 500 ml daha eklenmelidir.

Ekran Resmi 2015-11-25 16.21.57

-Toksinler vücudumuzda neden oluşur?

Vücudumuzda toksin oluşumunun bir çok sebebi vardır. En temel faktör; sağlıksız beslenme alışkanlığıdır. Sağlıksız beslenme dışında; hareketsiz yaşam, stres, çevre kirliliği, havada ve suda bulunan doğal olmayan çevresel atıklar, düzensiz ve yetersiz uyku, uzun dönem ilaç kullanımlarıdır.

Ekran Resmi 2015-11-25 16.19.01

– Detoks nasıl yapılır ve kimler detoks yapabilir?

Detoks, vücudumuzdan tüm toksinleri atma, temizlenme ve arınma halidir. Detoksun temel amacı, kilo vermek değil; toksinleri atarak iç organları temizlemektir. Özellikle de karaciğeri! Vücudumuz arındığı için, kilo kaybı da istemsiz bir şekilde beraberinde gelir. Ancak, günümüzde detoks, kilo verme amacıyla kullanılmaktadır. Elbette, hepimiz şehir hayatında yoğun stres, trafik ve doğal olmayan beslenme şartlarında olduğumuz için, detoksa ihtiyacımız var. Ancak, bilinçsiz bir şekilde düşük kalorili ve aç bırakan uzun dönemli detokslar vücudumuza sağlıktan çok, zarar getirecektir. 17 yaşından küçük bireyler, hamileler ve emziren anneler, kronik böbrek, karaciğer ve kalp hastalığı olanlar, diyabet tanısı olanlar detoks programları uygulamamalıdırlar.

Ekran Resmi 2015-11-25 16.29.54

Detoks, sadece beslenmeyle bağlantılı değildir. Bir detoks programı uyguladığınız zaman; temiz ve bol oksijenli bir ortamda en az 3 gün geçirmeli, aklınızdaki tüm negatif düşüncelerden ve stresten arınmış olmalı, bol sıvı tüketmeli, sevdiğiniz / sizi mutlu eden aktiviteleri yapmalı, düzenli 8 saat uyumalı ve hafif tempolu egzersizler uygulamalısınız. Özet olarak, tüm bu şartlar bir araya geldiğinde, yani ruh-beden-zihin üçlüsü aynı anda temizlendiğinde detoks programınız başarılı olmuş olur. İstanbul gibi kalabalık ve stresli bir şehirde, iş çıkışı elinizde yeşil sebzelerden oluşan bir içecekle ‘Detoks Programı’ uygulamış olmazsınız.

large (3)

-Örnek Detoks programı nasıl olmalı?

Detoks programları 1 günlük, 3 günlük ya da 7 günlük olabilir. Tamamen sıvı (içecek) detoksları olduğu gibi, yarı sıvı ve katı detoks programları da bulunmaktadır. Benim tavsiyem; haftada 1 günlük detokslarla vücudu şaşırtmanızdır. En fazla haftada 3 güne kadar çıkılabilir. Ancak 7 gün ve daha fazlası uygulanan detoksları sağlıksız buluyorum. Ayrıca, 7 gün ve daha fazlası günlerde uygulanan detokslarda, genelde kilo kayıplarının çoğu ödem oluyor ve detox programı bittikten sonra hızla kilo artışı yaşanıyor. Bu durum, hem metabolizmayı yoruyor, hem de motivasyonunuzu olumsuz etkiliyor.

large (2)

Genel olarak, danışanlarımda uyguladığım detoks programları; Sebze detoksu, Çorba detoksu, Meyve detoksu, Protein detoksu ve Yeşil detoks’tur. Burada temel amaç, besin gruplarını ayırarak sindirimi ve vücuttan atılımını hızlandırmaktır. İlginçtir ki, bazı insanlarda sebze detoksu daha çok kilo verdirirken, bazı insanlarda da protein detoksu daha etkili olmaktadır. Böylece, hangi besin grubunun sizin için kilo vermede etkili olduğunu da tespit etmiş oluyoruz.

Önemli Uyarı! : Lütfen, Diyetisyen olmayan kişiler tarafından oluşturulmuş detoks programlarını uygulamayın ve sağlığınızla oynamayın!

– Yeşil Detoks İçecek tarifi:

İp ucu: Sıvı detoxlarında mucizevi etki yaratan en önemli besin taze zencefildir!

large (1)
Malzemeler:

1 tatlı kaşığı kadar taze zencefil
1 adet limon
1 avuç bebek ıspanak
1 avuç dereotu
2 adet salatalık
1 avuç roka
1 avuç maydanoz
2 bardak su
1 çay kaşığı toz tarçın

Malzemelerin tamamını katı meyve sıkacağı yardımıyla karıştırınız, limon kabuklarını soyarak ekleyiniz.

Sağlıklı ve fit günler dilerim.

Özge

ZAYIFLAMA KURALLARI- KURAL 7: ŞEKERLİ VE PAKETLİ ÜRÜNLERDEN UZAK DUR!

Zayıflamanın temel kurallarından en sonuncu ve aslında en önemlisi❗️
Katkı maddeleri, koruyucular, renklendiriciler, kıvam arttırıcılar, doğala özdeş(!) aromalar, Msg(monosodyum glutamat), gıda renklendiricileri, asitler, şeker, glukoz şurubu❓
Gerçekten, bir çikolata-içecek-cips ya da herhangi bir paketli ürün için tüm bunlar göze alınır mı🔻 En azından, doğal ürünlere yönelip, ev yapımı sağlıklı tarifleri uygulamak en mantıklısı 🍪 Sağlıklı ve temiz beslenme olmadan, diğer kurallar yalnız kalıyor 👎 Kuralların tamamına blog’dan da ulaşabilirsiniz😉

Ekran Resmi 2015-11-19 09.04.42

ZAYIFLAMA KURALLARI- KURAL 6: EGZERSİZ!

Diyet ve egzersiz birbirini tamamlayan parçalardır. Egzersiz programı da beslenme programı gibi kişiye özgü oluşturulmalı, kişinin sağlık durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, en önemli nokta sevdiğiniz egzersizi bulmaktır ❗️ Haftanın en az 3 günü ve sürekli bir şekilde uyguladığınız program sizi sıkmamalı, aksine sporu iple çekmenizi sağlamalıdır. Sadece yürüyüş, koşu ya da fitness egzersizleri değil; dans, tenis, yüzme, yoga gibi egzersizler de düşünülmelidir. Önemli olan, ruh-beden-zihin üçlüsünü bir arada çalıştırabilmek, kan dolaşımını hızlandırmak ve kasları çalıştırmaktır. Hem fizyolojik hem de psikolojik anlamda ‘iyi olma’ halidir. Tabi ki, bir spor eğitmeninin beslenme programı yazma yetkisinin olmadığı gibi, bir diyetisyenin de egzersiz programı oluşturma yetkisi yoktur. Lütfen bu konuda da, konunun uzmanlarından yani spor eğitmenlerinden bilgi alın!

Ekran Resmi 2015-11-16 13.44.17

ZAYIFLAMA KURALLARI- KURAL 5: UYKU!

Minimum 7 saat, maksimum 9 saatlik uyku metabolizmamızın etkili çalışmasını sağlar. Ancak, uyku süresi kadar, uykunun kalitesi ve zaman dilimi de önemlidir. Gece 23:00-03:00 saatleri arasındaki uyku, hücre yenilenmesinde ve kas dokusunun korunmasında etkilidir. Insan vücudu, gün doğumuyla birlikte uyanmaya programlanmıştır. Malesef, geç uyuduğumuz için verimli uykuyu tamamlayamıyoruz. ve yorgun uyanıyoruz. Düzenli uyku; kilo kayıplarında beslenme, spor ve su tüketimi kadar önemli bir faktördür!!!

Ekran Resmi 2015-11-16 13.39.47

ZAYIFLAMA KURALLARI- KURAL 4: SU!

‘Su içmeyi sevmiyorum’, ‘Su içmeyi unutuyorum’ bunlar geçerli bahaneler değil malesef. SU İÇMİYORSANIZ; metabolizmanızın daha hızlı çalışmasını, vücudunuzda ödem olmamasını ya da kolay kilo vermeyi beklemeyin. Kilogram başına 30 ml su ihtiyacımız var. 50 kg bir bireyin su ihtiyacı 1500 ml yani 1,5 litredir. Spor yaptığımız günlerde ise 500 ml daha fazla su tüketmemiz gerekir. Sabah uyanınca ve yatmadan önce 1’er bardak; tüm öğünlerden 10 dakika önce 1’er bardak su içersek hem sindirim sistemimiz düzenli çalışır hem de daha tok hissederiz. Ayrıca, toksinlerden hızlıca kurtulur ve daha genç kalırız. Cildimiz ışıl ışıl parlar 🙂 Çay/kahve gibi kafein içeren ürünler su yerine geçmez, diüretiktir. Yani vücuttan ekstra su atar. Suyunuzu tatlandırmak isterseniz, taze nane-zencefil-salatalık-limon-tarçın-böğürtlen-çilek-karanfil ekleyebilirsiniz. YETER Kİ SU İÇİN!

Ekran Resmi 2015-11-15 16.44.03

ZAYIFLAMA KURALLARI- KURAL 2: DİSİPLİN

Sağlıklı beslenme ve kilo kayıplarında disiplin olmadan, süreklilik ve başarı olmaz. 1-2 gün diyet ve 1-2 gün spor yapıp bırakarak mucizeler beklemeyin ve ”işe yaramıyor” ya da ”ne yaparsam yapayım kilo veremiyorum” demeyin. Sistemli ve disiplinli bir şekilde minimum 21 gün sağlıklı beslenmeye devam etmelisiniz. Kaçamaklar haftada 1-2 öğünü geçmediği sürece problem olmaz. Disiplinli bir beslenme sistemi için, öğünleri ve ara öğünleri önceden organize etmek gerekir. Egzersiz programı ise, haftanın en az 3 günü yapılmak üzere önceden planlanmalıdır.

Ekran Resmi 2015-11-15 16.33.03

ZAYIFLAMA KURALLARI – KURAL 1: MOTİVASYON

Belirli bir hedefin yoksa, yolda kalırsın! Tamamlayamazsın. Öncelikle, bir hedef belirle. Hedefe giden yolda, seni vazgeçirecek bahaneler daima karşına çıkmaya devam edicek. Ama bunlar sadece ‘bahane’! Gerçekten istediğin ve motive olduğun zaman, yapamayacağın hiç birşey yok. Motivasyonu arttırmanın yolu, NE İSTEDİĞİNİ ASLA UNUTMAMAKTIR! Her sabah yeniden kendine hatırlatmak. Ama, asla zorla değil, mutsuz olarak hiç değil. İnsan mutsuz olduğu hiç birşeyde başarılı olamaz. Diyette de, sporda da, aşkta da, işte de.. Motivasyon en önemlisi!

Ekran Resmi 2015-11-14 14.09.24

Obezite Dosyası

Obezite konusunu 8 soruda inceleyelim.

1) Obezite ile şişmanlığın arasında ne fark var? Hangi sınırdan sonrasına obez tanısı koyabiliriz?

Obezite ve şişmanlık tanısı yağ yüzdesine göre belirlenir. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organisation)’ne göre, yağ yüzdesi %20–25 aralığında olan bireyler optimal aralıkta, %25–30 aralığında olan bireyler fazla kilolu (şişman), %30 ve üzeri ise obezite tanısı alır. Ancak obezitenin de kendi içinde sınıflandırması vardır. Yağ yüzdesi %40 ve üzeri olan bireyler morbid obez grubuna girer. Kısacası, boy-kilo oranlarına bakılarak yapılan hesaplar günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Önemli olan, bireyin yağ oranıdır. Her ikisi de aynı kiloda olan iki bireyden biri daha zayıf görünebilir, bunun sebebi yağ yüzdesinin daha düşük, aynı zamanda kas yüzdesinin daha yüksek olmasıdır.

2) Obezliğin ne kadarı genetik ne kadarı edinseldir? Neden obez oluruz?

Obezitede, genetik faktörün etkisi %30‘dur. Obezite oluşumunun en önemli sebepleri çevresel faktörlere bağlıdır, yani sonradan kazanılan ya da aileden edinilen beslenme alışkanlıkları diyebiliriz. Sadece beslenme alışkanlıkları değil, kişinin 0–3 yaş aralığındaki ilk beslenme eğitiminden, egzersiz alışkanlarına, uyku düzeninden stres durumuna ve su tüketimine kadar bir çok faktör obezite konusunda farklı etkenler oluşturur. Tüm bu etkenler olumsuz bir şekilde bir araya geldiğinde ve bir de ek olarak ailede obezite geni varsa, sonuç kaçınılmaz oluyor elbette. Ancak, kalıtsal olarak obezite öyküsü var diyerek bu durumu kabullenmek yanlış, obezite kesinlikle önlenebilir ve tedavi edilebilir.

3) Obeziteye yol açan bazı fonksiyon bozuklukları var mıdır? (hormonal sorunlar vb.) bunlar nasıl anlaşılır?

Obeziteye yol açan durumların başında tiroid bezlerine bağlı hastalıklargelir. Tiroidlerimiz vücudumuzun orkestra şefleridir, metabolizmamızın yavaş ya da hızlı çalışmasını belirlerler. Eğer, tiroidleriniz olması gerekenden yavaş çalışırsa hipotiroidi tanısı alırsınız, hipotiroidi belirtileri genel olarak çabuk yorulma, halsizlik, çabuk sinirlenme, son dönemlerde hızlı kilo artışı ve kiloyu kolay verememe gibi belirtilerdir. Bunun tam tersi olan hipertiroidi ise, tiroid bezlerinin aşırı çalışmasından kaynaklanır ve şikayet genelde ‘’ne yersem yiyeyim kilo alamıyorum’’ şeklindedir. Obezitede bir diğer önemli etken kan şekeri(glukoz) bozukluklarıdır. İnsülin direnci, 3 aylık kan şekeri ortalaması (HbA1c), açlık ve tokluk kan şekerleri kontrol edilmelidir. Bazen tamamen şeker hastalığı tanısı olmasa bile, kan şekeri regülasyonunda hafif bozukluklar bile kilo vermeyi zorlaştırabilir. Düzensiz seyreden kan şekerinden dolayı ani tatlı krizleri, halsizlik, baş dönmesi, sinirlilik hali ve kilo verememe durumları yaşanabilir. Tiroid ve kan şekeri dışında; Tam kan sayımı, demir, ferritin, B12 ve D vitamini obezite açısından mutlaka değerlendirilmesi gereken verilerdir.

4) Obezler neden verilen kiloları çabukça geri alıyorlar, nerede yanlış yapılıyor?

Obez bireylerde yapılan en büyük yanlış, düşük kalorili ve kalıcı olmayan diyetlerdir. Kişinin beslenme alışkanlığı değişmediği sürece, kilo vermiş olması hiç birşeyi değiştirmez. Önemli olan, kilo vermek değil, en az 1 yıl süre ile verilen kilonun korunmasıdır. American Journal of Public Health dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, kilo veren bireylerin %53’ünün verdikleri kiloyu 1 yıl içinde geri aldığı açıklanmıştır. 5 yıl içinde ise, %78’i verdikleri kiloları geri alıyorlar. Araştırmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları benimsenmedikçe, diyet ve spor yapmak kalıcı değil, sadece geçici bir çözümdür.

5) Spor yapmaya vücudu müsait olmayanlar sadece diyetle kilo veremez mi?

Spor yapmaya vücudu müsait olmayanlar tabi ki ilk aşamalarda sağlıklı beslenme ve diyetle birlikte kilo verirler. Ancak, özellikle fazla kilo kayıplarında sarkmalar ve çatlaklar çok fazla olabilmektedir. Sporla birlikte daha sıkı ve fit bir görüntüye sahip olunur. En azından, haftanın 3 günü 30–45 dakika arası yapılan hafif tempolu bir yürüyüş bile, hem oluşabilecek sarkmaları engeller, hem de kilo verme sürecinin hiç durmadan ilerlemesini sağlar. İlk haftalarda olmasa bile, diyetin 3. ve 4. haftasından itibaren, bireye uygun olan hafif bir egzersiz mutlaka uygulanmalıdır.

6) Spor ve diyetle kilo verdikten sonra nasıl bir rutin izlemeli? İnsanlar kendini sıkmadan ama kontrollü nasıl hareket edip yiyip içebilir?

Kilo verdikten sonra, koruma dönemini tamamlamak çok önemlidir. Rutin bir koruma döneminde, kişi haftanın 2 günü dilediği gibi beslenirken, kalan 5 günü yine diyet gibi beslenmelidir, bu bir yöntemdir. İkinci bir yöntem ise,‘gün içinde dengeleme’ dediğimiz yöntemdir ve çoğunlukla koruma dönemlerinde bu yöntem kullanılır. Örneğin, öğle yemeği kalorili ve karbonhidrat ağırlıklı ise, akşam öğünü tam tersi hafif ve karbonhidrat yönünden fakir olmalıdır. Temel prensip olarak, koruma döneminde hep ‘’denge’’ esastır. Koruma döneminde, çok sevdiğiniz kocaman bir dilim pasta yiyebilirsiniz elbette, ancak diğer öğünlerde sebze ağırlıklı beslenmeli, bol su içmeli ve 24 saat içinde güzel bir egzersizle telafi etmelisiniz. Haftada 2 gün egzersiz mutlaka olmalı. Kilo verdikten sonra, en az 1 yıl boyunca kilonuzu korumadığınız takdirde, kilo vermiş sayılmazsınız.

7) Vücudun zamanla spora alışması gibi, diyete de alışıp metabolizmanın yavaşlaması, daha zor kalori kaybedip kilo kaybını engellemesi mümkün mü?

Vücut, o kadar sistemli işleyen bir mekanizma ki, bizi korumak adına her duruma çabuk adapte olma özelliğine sahip. Bu şekilde, diyete ve spora da çok çabuk adapte oluyor. Mesela, diyette ilk hafta çok fazla kilo kayıpları yaşanırken, ilerleyen haftalarda kilo kayıpları standart bir düzene giriyor.Her hafta aynı besinleri, aynı zamanlarda ve aynı miktarlarda kullanırsanız, vücudunuz bir süre sonra istediğiniz tepkiyi vermeyecektir. 2 haftada bir mutlaka beslenme düzeniniz, miktarlarınız, besin çeşitliliğinizin değişmesi gerekiyor. Vücudumuzu hem spor hem de diyet yönünden daima şaşırtmalıyız.

8) İleride obez olacak bir çocuk hangi belirtileri gösterir? Obezite sorunu hangi yeme içme alışkanlıkları ile kendini gösterir?

Obezitede, en çok dikkat edilmesi gereken evreler 0–3 yaş evresi ve ergenlik dönemidir. Her iki dönemde de, büyüme-gelişme ve hormonel fonksiyonlar üst düzeydedir, aynı zamanda yağ hücrelerinin sayısı en çok bu evrelerde artar. Daha sonraki dönemlerde yağ hücrelerinin sayısı değişmez, sadece hücreler büyür ya da küçülür. Bu yüzden, okul öncesi ya da ergenlik dönemini kilolu ya da obez geçiren bir bireyin, ileride kilo problemlerinin tekrarlanması, sık sık kilo alıp verme durumları yaşaması olağandır. Diğer yandan, 0–3 yaş arası dönemde tat duyuları gelişir. Yemek masası düzeni, çatal-bıçak kullanımı öğrenilir, çocuk çok fazla gözlem yapar ve anne-babasını yemek konusunda örnek almaya başlar, bu dönem beslenme eğitimi açısından çok önemlidir. Yemek masası dışında çocuğa yemek verilmemelidir. Özellikle çocuğu oyalamak için televizyon karşısında yemek yedirmek, ileriki dönemde televizyon karşısında atıştırmaları olan bireyleri meydana getirir. Ödül olarak çocuğa fast food vermek kesinlikle yanlıştır. Çocukta oluşan algı; ‘’dışarıda yediğim fast food ödülse, demekki evde yediğim sebze yemekleri cezadır’’ şeklindedir. Eğer, çocuğunuz çok hızlı yiyor ve genelde paketli ürünleri tercih ediyorsa, katı yasaklar yerine sağlıklı alternatifler üretmelisiniz. Örneğin, paketli hazır dondurmalar yerine ev yapımı dondurulmuş meyveli yoğurt gibi seçeneklerin de olduğunu ona göstermelisiniz, hatta birlikte hazırlayarak eğlenceli hale getirebilirsiniz. Unutmayın, siz yasakladıkça yeme isteği daha da artacak ve sizin olmadığınız yerlerde (örneğin okulda) gizli atıştırmalıkları tercih edecektir.

Obezite ile ilgili Araştırma

Ekran Resmi 2015-08-27 14.06.50

Ana kaynaklar: http://www.medicalnewstoday.com/

http://www.telegraph.co.uk/

OBEZİTE TEDAVİSİNDE KLASİK YÖNTEMLER YETERSİZ

Spot: İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre; diyet ve egzersiz gibi yöntemlerle zayıflamaya çalışan her 210 erkek hasta ve her 124 kadın hastadan sadece birisi normal kilosuna dönebiliyor.

American Journal of Public Health isimli dergide yayımlanan çalışma, obez bir insanın normal kilosuna dönebilme ya da toplam ağırlığının sadece %5’ini verebilme şansını ilk kez ortaya koyuyor. Çalışmanın başyazarı Dr. Alison Fildes’e göre, elde edilen veriler, obez insanların kilo vermesinin ve verdikleri kiloları korumalarının ne kadar zor olduğu ortaya koyuyor. Dr. Fildes; şu anda obezitenin önlenmesine yönelik en önemli ihtiyacın; tüm toplumsal uygulamaları kapsayacak, etkin halk sağlığı politikalarının üretilmesi olduğunu belirtti.

Obezite global bir sağlık sorunu

Obezite giderek büyüyen global bir sağlık sorunu haline gelirken; dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, İngiltere’de de temel tedavi yöntemi olarak “Kilo Kontrol Programları” uygulanıyor. Dr Fildes, yapılan çalışmanın ana sebeplerini şu sözlerle açıklıyor: “Şu anda uygulanan sağlık politikalarına göre; obez hastalar için uygulanan bu tedavi programları, sağlıklı bir kiloya dönmek için yeterli. Bizler de; geniş bir popülasyon üzerinde, bunu başarmanın ne kadar mümkün olduğunu; kilo verenler ile, bu kilo kaybını koruyabilenlerin yüzdesini öğrenme ihtiyacı hissettik.”

Çalışmaları için, Birleşik Krallık Klinik Çalışmalar ve Araştırmalar’ın veri tabanından yararlanan Dr. Fildes ve ekibi; 20 yaş üzeri, 278 bin 982 hastayı incelediklerini belirtti. Hasta seçiminde titiz davrandıklarını söyleyen Dr. Fildes; bu gruba obezite ameliyatı geçirmiş hastaları dahil etmediklerini de belirtti. Hastaların, yaklaşık 9 yıllık takip verilerinin incelenmesi sonucu ortaya çıkan istatistiklere göre; Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 30-35 arasında olan her 12 erkekten ve her 10 kadından sadece birisi; bir yıl içinde, toplam vücut ağırlığından sadece %5’i oranında kilo vermeyi başarabildi. VKİ 40-45 arasında olan morbid obez hastalarda ise her 8 erkekten ve her 7 kadından birisi bunu sağlayabilmiş.

Hastalar verdikleri kiloları tekrar alıyor

Çalışmada, VKİ 30-35 arasında olan ve bir kilo kontrol programına kaydolan hastalar içinde, bir yıl içinde normal kilosuna dönen hasta oranı erkeklerde 210 kişide 1, kadınlarda da 124 kişide 1 olarak gözlemlendi. Morbid obez hastalarda ise bu oran; erkeklerde 1290 kişide 1, kadınlarda ise 677 kişide 1 olarak görüldü. Elde edilen verilere göre; toplam vücut ağırlıklarının %5’ini vermeyi başaran hastaların %53’ü, bir yıl içinde bu kiloları geri aldı. 5 yıl geçtiğinde ise yaklaşık %78’i verdikleri kiloları geri aldı. Dr. Fildes; VKİ 35 ve üzeri olan hastalar için normal bir kiloya ulaşmanın çok daha zor olduğunu belirtti ve ekledi: “Obez hastaların kilo vermede ve bu kiloları korumada ne kadar zorlandığını ortaya koyan çalışmalar zaten vardı. Ancak oranların bu derece düşük olduğunu yaptığımız çalışma sayesinde görmüş olduk.”

Sağlık politikaları yeniden düzenlenmeli

Dr. Fildes ve ekibine göre; obezite tedavisinde belirlenen geleneksel tedavi yöntemlerinin, klinik anlamda etkin ve sürdürülebilir olup olmadığı; gelecekte de olup olmayacağı konusunda ciddi şüpheler var. Dr. Fildes: “Yapmış olduğumuz çalışma, obez bireylerin, çok küçük miktarlardaki kiloyu verirken ve o kiloyu korurken bile, ne kadar zorlandıklarını ortaya koydu. Morbid obez hastaların, geleneksel tedavi yöntemleri ile normal kilolarına dönmesi ise oldukça zor görünüyor. Dolayısıyla, obezite ile olan mücadelede, öncelikle önleyici uygulamalar belirlenmeli. Daha sonraki aşamalarda ise; etkin ve uzun süreli tedavi yöntemlerinin kullanılması gerekiyor. Sağlık politikalarının da bu yönde revize edilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.

Konu ile ilgili görüşlerini aktaran Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Alper Çelik: “Bu çalışma ile bir kez daha, kilo problemleri ve obezite tedavisinde, ameliyat dışındaki yöntemlerle, kalıcı ve ciddi fayda sağlanamadığını görmüş olduk. Daha önce yapılan ‘Diyabeti Önleme Programları’ da benzer sonuçlar içeriyordu. Ancak bu sonuçlar hastalarla paylaşılmıyor. Sürekli diyet yaparak başarılı olabilecekleri söyleniyor. Bizler her şeyden önce, dürüst bir şekilde, her tedavinin olası başarı oranlarını hastalarımıza ifade etmeliyiz ve tedavi uygulamalarımızı hastalarımızla beraber kararlaştırmalıyız.” dedi.    

Kimseyle Karşılaştırma!

Danışanlarımda gözlemlediğim ve çok üzüldüğüm konu ‘kilo karşılaştırmaları ve çevredeki insanların yorumları’.

Klasik bir kilo verme sürecinde çevrenizde oluşabilecek olumsuz durumları sırasıyla anlatmak istiyorum;

 

1.Aşama; ‘YEMEZSEN ÖLÜMÜ GÖR AŞAMASI!’

Cesaretinizi topladınız, kendinizi hazır hissettiniz ve diyete başladınız, tebrikler! Başlangıçta, yakın çevrenizden çok destek göremeyebilirsiniz. Pasta, börek ısrarlarına hazır olun! ”Amaaan canım ye, bundan bişey olmaz bak ev keki bu!” , ”Bir kere geliyoruz dünyaya şekerim!”,  ”Bu saatten sonra manken mi olcaksın sanki!” , ”Senin için yapmıştım!!!” . Sık sık duyacağınız cümleler. Sanki, tüm dünya sizin diyete başladığınızı hissetmiş gibi, doğum günü kutlamaları ve buluşmalar artar, iş yerinde gözünüzün önünden baklavalar geçer. Gerçek dünyaya hoşgeldiniz.. Gerçeği söyleyim mi? Siz diyete başladığınız için etrafınızdaki pastalar börekler artmadı, sadece sizin algınız değişti. Bu durumu çok önemsemeyin ve moralinizi bozmayın, gelen ısrarları ve teklifleri kırmadan reddetmeye çalışın. Mutlaka yemeniz gereken bir ortamda iseniz, asla asosyal olmayın! Küçük porsiyonlarla tadımlık olarak tabağınıza alın, hem kimseyi huzursuz etmeyin, hem de yeme kontrolü sizde olsun.

Ekran Resmi 2015-07-11 02.00.59

 

2.Aşama; ‘ SAÇMA MUCİZE BESİN TAVSİYELERİ!’

Siz diyete başladığınız anda, etrafınızdaki herkesin (aile/iş/arkadaşlar) diyetle ilgili adeta bir uzman havasına büründüğüne şahit olabilirsiniz. Size sürekli olarak ‘şunu ye, çok iyi kilo verdiriyormuş’ , ‘Meyan kökü ve altın çileği karıştır, içine kurbağa bacağı ekle’ gibi SAÇMA ve BİLİMSEL HİÇ BİR DAYANAĞI OLMAYAN MUCİZE BESİNLER tavsiye edeceklerdir. Hatta, işleri daha da ilerletip, zaten bir uzman tarafından yazılmış olan diyet listenizi inceleyip ‘bu liste olmamış’ , ‘bu kadar çok şeyi yiyip nasıl kilo vereceksin’ gibi farkında olmadan motivasyonunuzu düşürebilecek yorumlarda bulunabilirler. Sakın aldırış etmeyin. Bir süre sonra bu söylediklerine çok pişman olacaklar 🙂

Ekran Resmi 2015-07-11 01.51.54

 

3.Aşama; ”SENİNLE BİRLİKTE DİYETE BAŞLAYAN KUZENİM 8 KİLO VERDİ!”

Tüm gün aç yaşayan ya da sadece tek tip besinle diyet yapanları size örnek olarak gösterecekler. Çünkü onlar, ilk haftalarda kas ve su kaybı ile birlikte, tartıda daha fazla kilo vermiş gibi görünürler ancak yağ oranları hala yüksektir. İstediğimiz kas kaybı değil, yağ kaybı! Ve bu bir yarış değil. Herhangi biri 8 kilo verebilir, sen aynı sürede 5 kilo verebilirsin, ama önemli olan kalıcı ve sağlıklı şekilde kilo vermek ve sonrasında da korumaktır. Son gülen iyi güler!

Ekran Resmi 2015-07-11 02.02.48

 

4.Aşama; ”LİSTENİN FOTOKOPİSİNİ ÇEKİP BUZDOLABIMA ASABİLİR MİYİM?”

İkinci aşamada bahsettiğim ‘tavsiye veren ve diyet konusunda herşeyi bilen ekip’, belirli bir zaman geçtikten sonra, sizin kilo verdiğinizi gördükçe yavaş adımlarla size yaklaşıp ‘Bize de söyle, ne yaptın da bu kadar kilo verdin?’, ‘Listeni ver de biz de yapalım’ diyebilirler. Hatta başka bir tehlikeli grup var ki, size belli etmemeye çalışarak siz ne yerseniz onu yiyerek kilo vermeye çalışırlar. Bunlara vereceğiniz tek cevap; ”Bu liste benim isteklerime, sağlık durumuma ve vücut analizime göre planlandı, senin uygulaman yanlış olur ve sonuç alamazsın!” İşte bu kadar:) Olay liste olsaydı eğer, internette karşınıza çıkabilecek milyonlarca diyet listesi var, ama uygulayabiliyor musunuz? Hayır! Çünkü size uygun değil ve kontrol altında değilsiniz.

Ekran Resmi 2015-07-11 02.04.54

 

5.Aşama; ”YETER ARTIK KİLO VERME!”

İşte tam olarak bu aşamada, sizin ne kadar kilo verdiğinizi gören yakın çevreniz, size ‘Çok zayıf oldun, çirkinleştin!’‘Yeter artık kilo verme!’ gibi yorumlarda bulunabilir, hiç kulak asmayın. Önemli olan ne tartıdaki sayı, ne de diğer insanların görüşleri. Önemli olan, kendinizi nasıl hissettiğiniz. Kendinize baktığınızda ‘İşte bu, oldu!’ dediğiniz zaman hiç beklemeden koruma dönemine geçme vakti gelmiştir. Tabi sağlıklı yağ yüzdesinin altına da düşmemek gerekiyor, çok zayıf olmak kesinlikle sağlıklı/güzel değil, bunu da unutmamak gerekiyor. Herkes 34 beden ya da 36 beden olmak zorunda değil!

Ekran Resmi 2015-07-11 02.11.26

 

Kısacası, hayatın hiç bir evresinde kendini bir başkasıyla karşılaştırmamalı insan. Çünkü; en yakınınız bile olsa, şartlar çok farklı olabiliyor. Bir ağrı kesici kullandığımızda bile farklı etki ediyor. Bana 1 saat içinde etki edebilir, başka birine aynı ilaç hiç etki etmeyebilir. Diyet ve kilo verme süreci de aynı şekilde!

Nil Karaibrahimgil, çok sevdiğim bir şarkısında şöyle diyor;

”Beni kendi yoluna çağırma, benim yolum başka,

Gittiğim yer başka, yokuşlarım başka!”

 

Gerçekten de öyle! Hepimizin yokuşları başka.. Karşılaştığımız zorluklar, içinde bulunduğumuz psikolojik durum farklı. Yemek saatlerimiz, çalışma ve uyku zamanlarımız farklı. Dönüp bir bakın etrafınıza! Hepimizin kilosu, vücut şekli, sağlık durumu farklı! Nasıl aynı hayatı yaşayabiliriz ki? Nasıl aynı diyeti yapabiliriz ve nasıl aynı kiloyu verebiliriz ki? Başarılar da farklı, zorluklar da…

Ekran Resmi 2015-07-11 02.14.05

Bu farklılıkların tadını çıkarmak dileğiyle..

 

Özge

What If God was one of us? (Ya Tanrı içimizden biri olsaydı?)

*Bu yazı ilk olarak  https://medium.com/turkce  sayfasında yayınlanmıştır.

Her sabah ve her akşam toplu ulaşımı kullanırken, insanları izlerim. Aklıma bir şarkı takılır ve içimden onlarla konuşmaya başlarım. ‘Merhaba, uyuyan takım elbiseli bankacı, bugün de işe gitmek istemiyordun değil mi?’.‘Merhaba, gezmeye gittiğini sandığım kapalı teyze, belkide bir yerlerde çalışıyorsundur, yoksa neden bu saatte yollara düşerdin ki, keşke çalışmıyor olsan, peki ya benim annem de bu yaşta çalışmak zorunda olsaydı, Allah korusun, ama bu teyzenin de çocukları var.’Teyzeye çok takılı kaldım bu sabah.

Sonra dışarıya bakıyorum biraz, bu sabah apar topar çıktım evden. İlk randevuma yetişirim diye umuyorum, insanları bekletmeyi hiç sevmiyorum. Bekleyince de hiç sinirlenmiyorum aslında, beklemekle ilgili takıntılarım yok. O sırada kendi kendimle konuşmaya başlıyorum. Beklemekle ilgili en eski anım canlanıyor. Küçükken babam manava gidince, arabanın içinde onu beklediğimi hatırlıyorum. Beklemek asla sıkıcı olmamıştır benim için. Kendi kendime mutlaka iyi zaman geçirmesini bilirim. Sahi, şuan bunları düşünürken köprünün üzerinden geçiyoruz. Otobüstekilerin yarısından çoğu denize bakmıyor. Ben, 7 yıldır İstanbul’da yaşamama rağmen, köprünün üzerinden her geçişimde ışıl ışıl denize bakıyorum. Halbuki İstanbul’u çok mu seviyorum? Hayır, aksine.

16 dakika kala burdan geçtiğimize göre kesin işe yetişiyorum!

Merhaba otobüs fren yapınca tutunmaya çalışan kara kuru zayıf bıyıklı amca, belinde cep telefonu takılı. Fizik öğretmeni olmalısın, bizim lisedeki fizikçinin belinde de cep telefonu kılıfı vardı. Belkide kendi işin vardır’ , ‘Merhaba üniversiteyi sorup binen havalı ve kilolu kız, geçiyor ordan binebilirsin. Tüm yol boyunca telefonunla ilgilendin, arada bir de saçını düzelttin’ . ‘Merhaba yüksek sesle konuşan iki turist, neden bu kadar bağırarak ve tepkilerinizi haykırarak konuşursunuz, hep merak etmişimdir. Biz bağırarak konuşsak görgüsüz oluruz, insanlar rahatsız olabilir, bence bu huyunuzdan vazgeçin.’

İşe yaklaştım, tam zamanında orada olurum. Başlangıçtaki tek bir randevuya gecikmek demek, diğer tüm randevu saatlerinin aksaması demek. Tabii ben yetişince iş bitmiyor, karşı tarafın da zamanında gelmesi lazım. Normalde çok dakik bir insan değilim, ama konu iş olunca herşey değişiyor, daha disiplinliyim.‘Merhaba karşımda açma yiyen üniversiteli kareli gömlekli zayıf çocuk, o açmaların içinde ne kadar zararlı yağlar var biliyor musun?Hem şimdi kilo almıyor olabilirsin, metabolizman hızlı ama bir 5 yıl sonra göbekli olacaksın. Hem kanser denilen bir gerçekten haberin yok mu senin?Neyse, belki bugünlük yiyorsundur, in bakalım şimdi kulaklığını çıkarıp.’ İşe ulaşmamış olsam bile, kendi içimde meslek başladı.Otobüste bile diyetisyenim!

Durağa yaklaşırken, bir anda aklıma yine o şarkı takıldı. Her sabah, her akşam, mutlaka bir otobüs sahnesi bana, ‘Joan Osborne’un One of Us’ şarkısını hatırlatır;

What if God was one of Us?
Ya Tanrı içimizden biri olsaydı,

Just a slob like one of Us?
İçimizden biri gibi pasaklı

Just a Stranger on a bus, trying to make His way Home…
Otobüsteki bir yabancı, eve gitmeye çalışan

If God had a Face,
Eğer Tanrının bir yüzü olsaydı

What would it look like and
Acaba neye benzerdi ve

Would You want to See
Görmek ister miydin

If seeing meant that
Şayet görmek demek,

You would have to Believe
İnanmak zorunda olman demek olsaydı.

Tamamını net bilmiyorum şarkının, sadece ya aramızdan biri olsaydı, otobüsteki bir yabancı, eve gitmeye çalışan biri? kısmı takılı kalıyor hep aklıma. İlginç! Zamanla, farkında olmadan bu konu üzerinde düşündüm. Bu konu, sanki benim kendimle başbaşa yollarda konuştuğum özel bir konu gibiydi. Geçen gün, bir tane yaşlı amcayı izlerken buldum kendimi yine ve belki de Tanrı bu yaşlı amca şekline girmiştir ve insanlar ona yardım edip etmeyecek mi görmek istiyordur, diye düşündüm, sonra vazgeçtim bu düşünceden. ‘Ama bir yandan da, herkesin içinde Tanrıdan bir parça yok mu?’, ‘Hepimiz aslında bir değil miyiz’ diye düşünür oldum. O teyze, benim sinirli halim. O amca, benim sıkılan halim. O bankacı, benim uyuklayan halim. O kız, benim üniversitedeki halim. O hızlı hızlı mesaj yazan çocuk, benim telefonda kavga eden halim. O iki turist, benim yurtdışında farkında olmadan görgüsüzleştiğim halim. Ve ben, otobüste gizlice analiz yapan ben, yüzlerce analiz yapan insandan biriyim. Başka bir Özge de bana bakıp; ‘Merhaba uzun saçlı kız, geç kalmışsın belli ki, telefonundan saati kontrol ediyorsun, umarım yetişirsin’ diyor belki de.

Bence, şarkıdaki gibi, Tanrı içimizden biri değil, aslında hepimizin içinde! Hepimizin içine kendinden bir parça, bir pırıltı tanesi eklemiş gibi.

Herkes böyle düşünseydi, belki de yollarda kimse kimseyi itip sıkıştırmaz ya da kötü davranmazdı. Ama belli ki onların kafasında çalan şarkı aynı değil. Olsun!

Haydi bakalım düğmeye bas, otobüsten inme vakti!

Özge

4.Diyet Şenliği

*4.Diyet Şenliği ile ilgili 2 hafta gecikmeli bir yazıdır.

Ekran Resmi 2015-06-16 12.08.13

Zaman ne çabuk geçiyor, biz büyüdükçe belki daha da çabuk…

Tam 4 yıl olmuş, ilk diyet şenliğinde stajyer diyetisyen olarak görev aldığımdan beri.

Bakınız o yazım da burada duruyor.

Bu yıl, dördüncüsü düzenlendi Diyet Şenliği’nin. Çok sevdiğim meslektaşlarım, meslektaştan da öte abim ve ablam sevgili Güneş Aksüs ve Seren Aksüs beni davet ettiklerinde ilk kez diyet şenliğine hazırlanıyormuşcasına heyecanlandım.

Mesleğim adına, karşılık beklemeden insanları bilinçlendirmek ve diyetin yasaklardan ibaret olmadığını, bir nebze de olsun anlatabilmek adına gerçekleştirilen bu organizasyon, bende farklı duygular yaratıyor.

22-23 Mayısta Nişantaşı City’s Avm’de gerçekleşen Diyet Şenliği’ne işlerim dolayısıyla son gün katılma fırsatım oldu.

Ücretsiz ve herkese açık olan vücut analizi, sunumlar, söyleşiler, tadımlar, hediyeler ve etkinlikler harikaydı!

Eğer bu yıl kaçırdıysanız seneye aynı zamanlarda mutlaka takip edin ve orada olun.

Ekran Resmi 2015-06-16 12.08.51

Şenlik sırasında katıldığım ve çok hoşuma giden bir söyleşiden bahsetmek istiyorum sizlere;

Yeşim Mutlu ve Mert Rusçuklu’nun sunumu ile gerçekleşen ”Easy Food” tanıtımı beni çok etkiledi. Yıllarca çocuk cerrahisinde görev alan Dr.Abdülkadir Erbalcı’nın hayata geçirdiği Easy Food ve Easy Fit hazır paketli hijyenik ürünlerin hikayesini dinledik. Paketli ve katkı maddeli ürünlere karşı olduğumuzu bilirsiniz, ancak içiniz rahat olabilir. Çünkü söyleşide diyetisyenler olarak Abdülkadir beyi ürünlerin nasıl paketlendiği, nasıl saklandığı, güvenilir olup olmadığı konularında fazlasıyla sıkıştırdık ve ikna olduk. Abdülkadir bey, markanın sloganının ‘‘Sağlıklı yaşam için ev yemekleri” olduğunu söyledi ve ürünlerde kesinlikle katkı maddesi kullanılmadığını şu cümleleriyle belirtti;

“Biz mahsulü seracılık gibi çeşitli kimyasal maddeler, hormonlar eklenerek değil, doğal tarımdan elde edilen bir ürün olarak tercih ediyoruz. Gıdaları uzun müddet saklamak için çeşitli yöntemler var. Bunlardan biri kurutmak, diğeri konserve, reçel, turşu yapmak veya salça yapmaktır. Dondurulmuş gıda ise besinleri saklamada en sağlıklı, pratik ve doğru çözümdür.”

Ekran Resmi 2015-06-16 12.12.26

 

Daha sonra ürünleri deneme fırsatımız oldu. Zeytinyağlı ürünleri inanılmaz lezzetli ve sanki yeni pişmiş hissi uyandırıyor. Özellikle zeytinyağlı portakallı enginara bayıldımmmm! Üstelik kanser hastalarında bile kullanılabilir olması ve bu konuda yapılan araştırmaların sunulması beni çok etkiledi. Ürünlerin kolay taşınabilir ve güzel paketlerde olması da benim için çok önemli.

İtiraf etmeliyim ki; ön yargılı bir şekilde dinlemeye başladığım bu söyleşi, benim için ve yoğun iş temposuyla çalışan ‘yemek yapamıyorum’ diyen danışanlarım için güzel bir kurtarıcı alternatife dönüştü. Denemediğim ve güvenmediğim bir ürünü asla sizlerle paylaşmıyorum zaten.  Söyleşi sırasında faydalı olabileceğine inandığım fotoğraflar şu şekilde;

Ekran Resmi 2015-06-16 12.14.36

 

 

Ekran Resmi 2015-06-16 12.15.13

 

 

Ekran Resmi 2015-06-16 12.15.23

 

 

Ekran Resmi 2015-06-16 12.15.35

 

 

Ekran Resmi 2015-06-16 12.12.09

 

Easy Food ürünlerini tüm büyük marketlerde bulabilirsiniz, fiyat konusunda herhangi bir bilgim yok. Ben daha önce görmüştüm ancak lezzetine ya da kalitesine güvenemediğim için, denemek aklıma bile gelmemişti. Daha ayrıntılı incelemek isteyenler için; www.easyfood.com.tr

Daha sonra, Yunus Günçe ile eğlenceli bir sohbet devam etti.

Akşam yemeği saati geldiğinde, tüm diyetisyen arkadaşlarımla birlikte güzel bir yemeğe davetliydik.

Diyetisyen Dünyası, Diyet Şenliği Galası olarak eğlenceli bir organizasyon düzenlemişti. Hepimiz stres attık, uzun zamandır görüşemediğimiz meslektaşlarımız, dostlarımız ve hocalarımızla hasret giderdik, dans ettik, sohbet ettik, bol bol güldük. Gece sonunda;  danışanları için çalışan, çabalayan ve yorulan tüm meslektaşlarımın kalbinden aynı sözler geçiyordu eminim;

‘İyi ki diyetisyenim!” 

Ekran Resmi 2015-06-16 12.16.34

 

Ekran Resmi 2015-06-16 12.16.48

Ekran Resmi 2015-06-16 12.17.25

Özge

Bir Yerden Başlamak Lazım Şu Hayatta!

Bu yazıyı okuyorsan, bir şeylerin değişme zamanı gelmiştir.

Ekran Resmi 2015-06-04 15.45.39

SEN;

Kilolu olabilirsin,

Kendine göre, çirkin olabilirsin,

Mutsuz olabilirsin,

Hasta olabilirsin,

İstemediğin bir hayatın tam ortasında duruyor olabilirsin,

AMA,

İçindeki enerjiyi yok sayamazsın!

ve

SEN;

Umutsuz olamazsın!

Böyle bir hakkın yok, bu birincisi;

İkincisi, yaradılışında yok!

Ekran Resmi 2015-06-04 15.43.57

Bugün, bir danışanım bana şöyle dedi; ”Ben bir bedenden çok daha fazlasıyım”. İşte bu gerçek ve inanılmaz bir enerji! Bizim içimizde kocaman bir dünya var. Tüm hücrelerimizle, duygularımızla, metabolizmamızla bir mucizeyiz. Aslında; yeterince istersek, yapamayacağımız hiç bir şey yok. İşte bu yüzden, çok tehlikeliyiz! Çünkü, gücümüzü olumlu ya da olumsuz kullanmak tamamen bize bağlı. Hayatımızı cehenneme ya da cennete çevirmek bizim elimizde!

Ekran Resmi 2015-06-04 15.57.28

Yasemin Soysal‘ın ”Tek Şişman Beyniniz” adlı çok sevdiğim bir kitabı var, kitabın başlarında bir bölümde; Buzhanede çalışan bir adamdan bahsediyor; belki daha önce duyduğunuz bir hikayedir. Adam buzhaneye giriyor ve kapı arkasından kapanıyor, o sırada soğutma aktif değil, sadece havalandırma çalışıyor ancak adam bunu bilmediği için kendi kendine donma korkusu yaşayarak ”kesin donarak öleceğim” diyerek, kalp krizi geçirip ölüyor. Yasemin Soysal diyor ki; ”Beynimiz o kadar güçlü ki; eğer bizi öldürebiliyorsa, şişmanlatabilir ya da zayıflatabilir!”  Çok iyi bir örnek!

Ekran Resmi 2015-06-04 16.37.25

Ne çok şey öğreniyorum gün boyu sizlerden..

Bugün yine, bir danışanım şöyle bir duadan bahsetti;

Tanrım,
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,
İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve
r!”

Bu duayı araştırdığımda, M.Ö 2000 yıllarında Hititlere ait bir dua ile karşılaştım, duanın geri kalan kısmına buradan ulaşabilirsiniz.

Şuan bunları okuduğunda, hayatınla ilgili düzeltmek istediğin, değiştirmek istediğin şeyler adına, içinde en ufak bir kıpırtı uyandıysa, HEMEN BİR ADIM AT!

İhtiyacın olan tek şey;

Yapabileceğine inanmak ve rahatlamak!

İşte inanan ve başaranlardan bir kaç güzel örnek;

Ekran Resmi 2015-04-13 11.13.19

Ekran Resmi 2015-04-13 11.13.47

Ekran Resmi 2015-04-13 11.14.10

Ekran Resmi 2015-04-13 11.14.49Ekran Resmi 2015-05-04 22.25.08

Ekran Resmi 2015-06-04 16.37.57